Dünyada yeni ölmüş birinin bedeninde çeşitli farklılıklar oluştuğunu bilmeyen yoktur. Bu farklılıklardan en belirgin olanı ise vücudun solgunlaşması olan olgudur. Bu solgunlaşma belirtisinin hemen sonrasında livormortis başlamaktadır. Bu durum ise vücudun morarması anlamına gelmektedir. Ölüm dünyada yaşandığında kalp kan pompalama işlemini gerçekleştirmemesinden dolayı yer çekiminin etkisiyle daha ağır olan kırmızı kan hücreleri yere yakın olan bölgelere doğru çökmeye başlamaktadır. Bu çökme sonrasında başlayan çürük gibi görünen lekeler ve morarma durumu ölümün kesin kanıtı olmaktadır. Bu durumun hemen sonrasında ise uzuvların sertleşip kırılganlaşması meydana gelmektedir. Ölüm her zaman göz göre göre gelmemesinden dolayı beklenmedik ölümlerde yaşanabilmektedir. Uzayda da bu tür bir durum meydana gelirse ölen insanlara ne yapılacağına yönelik bir protokol hala bulunmamaktadır. Resmi olarak herhangi bir fikir söz konusu olmasa da bazı düşünceler yer almaktadır. Yerçekiminin olmadığı durumlarda omurilik kemikleri genişlerken bu durum boyda da küçük değişikliklere sebebiyet vermektedir. Fakat araştırmalara göre astronotların dünyaya döndüklerinde boylarının tekrar normale geri döndüğü tartışılmaktadır. Aynı zamanda Yaşayan kişiler uzun süre uzayda kalırsa vücudunda ağrılar, Kas kaybı, biraz kemik kaybı ve sertlikler oluşurken kafa tasında ise şişme ve baskı da artış oluşmaktadır. Dünya atmosferine uyum sağlamaya çalışırken ise döküntü, kurdeşen, mide bulantısı ve baş dönmeleri de yaşanmaktadır.
Uzay Boşluğunda İnsan Vücudu
İnsanlar kendisini korunmasız olarak uzay boşluğunda bulduğunda en büyük Uzayda ölüm sebeplerinden biri oksijensizlik olacaktır. Soğuk ya da dış basıncın sıfır olması düşünülmesi gereken son şeyler arasında yer almaktadır. Hayvanlar üzerinde yapılan deneyler ve bazı yaşanmış kazalar olmak üzere fiziksel hesaplar üzerinde gösterilen bilgilere göre basıncın sıfıra düşmesi vücudu patlatmaktadır. Kulak içi hassas olan kişilerde kulak zarının yırtılma riski de bulunmaktadır. Fakat bu ihtimal düşük olasılıklar arasında yer almaktadır. Bilinç saniyelerce açık kalırken kanda oksijen olmasından dolayı gitmemektedir. İlk olarak akciğer ve bağırsaklardaki havanın vücudu terk ettiğini kişi hissetmektedir. Daha sonra ise ağızda ki tükürük ve gözdeki sıvı buharlaşmaktadır. Vücut ultraviyole ışıklarına karşı korumasız kalmasından dolayı deride hafif yanıkların oluşması muhtemel olmaktadır. Fakat kişi güneşten uzak bir yerde ise vücut hemen donmaz soğuğu ciddi anlamda hissetmek dahi belirli bir zaman alacaktır. Uzaydaki diğer öldürücü ve kalıcı zarar verebilecek tehlike ise kozmik radyasyon olmaktadır. Bu durum insan DNA’ sına zarar vererek ciddi ve kalıcı zararlara yol açabilmektedir. Kısa zamanda kişinin kanser olmasına sebep olurken ışınlar oldukça güçlü ise vücut içerisine girerek organlara direk zarar vermektedir. Uzay boşluğundaki havasızlık ise çok kısa sürede ölüme sebebiyet verebileceği için en önemli faktörler arasında yer almaktadır. Akciğerlerdeki hava boşaldığında yaklaşık 15 saniye içinde kandaki oksijen ciddi anlamda düşer ve beyin oksijensiz kaldığı için bilinç kaybı gerçekleşir. Fakat ışıma en etkisiz ve en yavaş soğuma yöntemi olmasından dolayı vücudun ölümcül derecede ısı kaybetmesi saatleri bulmaktadır.